14 Eylül 2016 Çarşamba

14.09.2016

Balıkesir
Üzgünüm deniz burdan görünmüyor ama
Balıkların hepsi hala hayatta
                             Senede Birkaç Gün-Yüzyüzeyken Konuşuruz

              Olur da dinlerseniz... Öyle işte.


Bir şeylerin yolunda gitmesi ya da gitmemesi fark etmez bazen. İçinizde tuhaf bir his oluşur ve siz o his yüzünden bile güzelleşebilirsiniz. Kalbinizin temizliğinin, içinizin rahatlığının bir ilgisi yok bununla. İnanın, düşündüğünüz hiçbir şeyin ilgisi yok bununla. En azından bende yok. Hayatımın güzel bir yöne döndüğüne dair şeyler de hissetmiyorum öyle. Tek hissettiğim o tuhaf dediğim şey. Tek hissettiğim bir şeylerin doğru gideceği. Belki gitmez, her şey tepetaklak olur belki. Belki aklınızdan geçen hiçbir şey doğru değildir aslında, hani olur ya bazen öyle şeyler. Her şey üst üste gelip tepenize çökecek belki.

Ama o anlık hislerin hep en önemlisi olduğuna inanırım ben. Birini bir an bile olsa sevmediyseniz mesela, onu ne kadar uzun süre sevdiğinizin gram önemi kalmaz. Çünkü bir anlığına da olsa geçmiştir o sevgisizlik içinizin duvarlarından. Bir şeyi hissediyorsanız, onu hissetmeniz gerekiyordur demek ki. Neden öyle hissettiğinizi düşünüp yormayın kendinizi. Onu hissetmiş olmanızın nelerin önünü açıp nelerin önüne set kuracağını bilemezsiniz. Sizi kurtarmış da olabilir, derin bir çukura itmiş de olabilir. Önemli olan onu yaşamış olmanız. Sonuçta siz o hissi yaşadınız ve nasıl hissettirdiğini anlatamasanız bile biliyorsunuz. Tekrar yaşayacak olursanız daha ilk salisesinde anlayacaksınız onun ne hissi olduğunu. Bir ton soru işaretinin noktaya dönüşmesi demek bu.

Tüm bu söylediklerimin yukarıdaki şarkıyla ilgisi ne bilmiyorum. Bunu kimin okuyacağına dair en ufak bir fikrim de yok. Okuyan herkes kendine bir şeyler seçsin işte. İlla bir cümle olmak zorunda değil bu. Bir kelime bile yetebilir bazı şeyler için. Ben şarkıdan seçiyorum, "yüzyüzeyken". Gerisini biliyorsunuz zaten.

7 Eylül 2016 Çarşamba

07.09.2016


I swear it will get easier
Remember that with every piece of you
                                   Photograph-Ed Sheeran


Sizin hayatınızın objektifi nereyi görüyor? Başınızı nereye çevirirseniz değil, kalbinizi nereye çevirirseniz orasıdır objektifiniz. İçinde yaşadığınız evren bir kere karardı diye asla güneş doğmayabilir, kabul. Zaten her zaman ay ışığını tercih ederim ben. Güneşi, altını, altın rengini barındıran öğeleri hiç sevemedim. Küçüklüğünde kıyafetlerinden en sevdikleri gri ve lacivert olan biriydim. Kimse benden parlak renkleri sevmemi beklemesin. Küçüklüğümden belliymiş benim gecenin ay ışığına aşkım. Gümüşü sevdiğimden belki de hep sükut yerine sözü seçmem.

İçinde olduğunuz o evren kararsa, tek bir soluk ışık dahi kalmasa ve gözlerinizi kapatmanız bir fark oluşturmasa dahi kalbinizi dinleyin. O nereye dönmek isterse oraya çevirin ayaklarınızı. Açtığınız gözleriniz o ışığa alışmakta bir süre zorlanacaktır hatta kapatmak isteyecektir kapaklarını. Yürümeyi öğrenirken kim düşmedi ki zaten? Kapatmayın gözlerinizi. Mutluluk, huzur ne kendiliğinden gelir ne de sizin onu kovalamanızla.

Şimdi, ışığa gözlerim alıştıysa ama yine de hala gerisin geri dönüp kaçma dürtüm canlıysa, huzura çok uzak olmamam lazım. Deniz dalgalarının sesini duyun, yağmurun sesini hatta seviyorsanız bir gökkuşağının sesini duyabilirsiniz. Ben sevmem. Ama kar tanelerinin düşüşünü duyarım o en sevdiğim resimde mesela. Objektifinize alabildiğiniz her şeyin sesini duyabilirsiniz zaten, yeter ki kalbiniz ona dönsün.

26.08.2016

Cunda Adası/Ayvalık

I feel the achin’ through my body
It just takes a big ol’ part of me
To be lettin’ you go
I wished it weren’t so…
                            Tell Me Goodbye-BIGBANG


Sevmek? Ne demek ki bu? Kişiye göre değişmez mi anlamı? O zaman nasıl çok kolay birini sevdiğini söylemek? Sen seviyorum diyorsun mesela, tamam. Ama onun sevgi anlayışı bu değil belki. Sevdiğine inanmazsa bu yüzden onu suçlayabilir misin?

Sevgiyi anlamlandırışı bizimle aynı olmayanları seviyoruz, sonra da sevilmeyişimize ağlıyoruz. Kimi seveceğimizi seçmeyi beceremiyoruz. Çünkü artık bunun da bir seçim olduğuna inanıyorum ben. Aşırı beceriksiziz galiba.

Çağa uyum sağlayamayanlar var bir de, benim gibi. Çağın bir parçası olmuş, olabilmiş kişileri görüp onlar gibi olmayı yine de istemeyenler. Yaşadıkları, en azından ruhlarının yaşadığı o çağdan memnun olanlar. Anlamıyoruz bu 'modern' sevgi anlayışını. Matematik bile daha anlaşılır geliyor birçoğumuza.

Çoğul konuşuyor olmam, benim gibilerin var olduğuna inandığımı göstermez tabii. İnanmayı istesem de şımarık bir çocuk misali durmadan vazgeçiyor içim. "İnanmıyorum ben ya, bitti o insanlar." deyip duruyor. Mevzuyu dönüp dolaştırıp gemi muhabbetine getiriyor, ama o gemiyi bir türlü getiremiyor.

Hayatı bekleyen insanlar, yani gerçekten hayatı bekleyenler içindekileri değil, asla vazgeçmiyor o gemiden. Asla gelmeyeceğini bildiğin şeyi beklemek, o kadar da abartılacak şey değil canım. Hayatını kaybetmiş birini beklemek gibi. O hiç gelmese de, bir gün sen gidiyorsun zaten.