16 Ekim 2018 Salı

16.10.2018


I want to breathe, I hate this night
I want to wake up, I hate this dream

Normal şartlarda bir müddet geziyle ilgili şeyler yazmam ve öylece devam etmem gerekiyordu ancak dayanamadım. Çünkü yazamıyorum. Bu da aşırı ironik oldu. Evet yazamıyorum ve yeni bir yazı paylaşıyorum. Paylaşmazsam olmuyor işte.

Tek çocuk olarak büyüdüm. Hayatımda herhangi bir şeyi paylaşmam gerekmedi o yüzden hiç. Yine de herkesle her şeyimi paylaştığımı, hatta benim için gönderilmiş bir şeyi paylaşmaktan kendim alamadığım bile çok oldu. Bencil yetiştirilmedim çünkü. İnsanlık olarak bir şeylerin kıymetli olması, varlığımıza önem verilmesi için biraz da olsa bencil olmamız gerektiğini öğrensem de olamadım. Oturup burada asla bencil olmadığımla övünmeyeceğim çünkü keşke biraz da olsa bencil olsaymışım diyorum hep.

Hep sevgilerin en büyüğü verilerek büyüdüm ve öylece en büyük sevgi kaynağımı kaybedince de aslında hiç kimsenin beni o kadar sevmeyeceğini anlamış oldum açık açık. Aslında kimse kimseyi o kadar çok sevmiyor ki demeyeceğim çünkü kendi adıma sevgimden hep emin olarak devam ettim hayatıma. Emin olamadığım şey hep başkalarının sevgisiydi. İnsan bir şeyin olmayışına alışınca, oluşuna alışması çok daha fazla zamanını alıyor işte. Zaten hayatımızda kendimizden bile zor emin oluyoruz.

Aslında ben birçok şeyden korkan biri olarak düşünülebilirim. Çünkü insanların saçma bulduğu korkularım oldu hep, aşamayacağım ve kendimce sebepler barındırdığım korkular. En çok korktuğum şeyse kendim oldum. Cidden bir insanın kendine yapabileceklerinden korkması en berbat şey. Çünkü her korkunuzdan bir şekilde kaçabiliyorsunuz, uzaklaşabiliyorsunuz. Tek kaçamayacağım şeyden korkmam da benim bahtsızlığım olsa gerek. Yine kendimi acındırma seansıma başladım tabi bu arada, hep yaptığım şey buymuş çünkü öyle duydum.

Bir yükü tek başına sırtlanıp da dayanamadığı noktada acısını dışa vurmak kendini acındırmak oluyorsa orası başka tabi. Galiba kimin ne söylediğini umursamayanlara imreniyorum bu açıdan. Bildiğini okumak ve bu konuda en ufak şüphe duymamak muhteşem bir his olmalı. Hiç sahip olamadığım bir his. Galiba duyguları işin içine soktuğumuzda bir şeyler yapmak daha zor oluyor.

Üstelik o kadar uzun zamandır doğru düzgün yazamıyorum ki, körelmişim desem yeridir. Yazarken düşünmek bana göre olmadığı halde kaç dakikadır düşünüyorum. Düşünerek yazdığım hiçbir şeyin güzel olduğunu görmediğim halde üstelik. Bilmiyorum belki de değişim içinde olduğum bir dönemdeyim ve bir daha bir şeyler yazsam da güzel olmayacak. Belki de hayatımın yazdığım evresinin sonuna geldik. Oysa ölene kadar yazacağıma emindim. Kendimi ifade etmenin başka hiçbir yolunu bulamadım ki hiçbir zaman. Bırakırsam nasıl bir çukura düşerim hiç bilmiyorum. Korkutucu.

Ellerim tutmayana kadar devam etmeye ihtiyacım var buna. Beni iyileştirebilen tek şey kendisi, hayatımdan asla gitmeyeceğine emin olduğum, beni hiç terk etmeyecek tek şey. Toparlamam gerek sanırım. Fazla dağıttım. Yazıyı nasıl toparlayabileceğimi artık öğrendim sayılır. Bir şekilde sonunu getirebiliyorum. Kendimiyse... Nasıl toparlayacağımı hala bilmiyorum. Sadece sevgiye ihtiyacım olsa gerek. O zaman iyileşebiliyorum. Çünkü daha önce öyle iyileşmiştim. Üzücü, sevgi olsa da bana verilebileceğinden şüphem var uzun süredir.