25 Mart 2017 Cumartesi

25.03.2017



Mutfakta bulaşık birikmiş
Türk kahvesi şekerliymiş
                                  ...-A.S.A.B

Şöyle ki, normalde nasıl hissettiğini anlatmakta aşırı çekingen olabilir insan. Anlatır da hiç derine inmez. Öylece içinde kalsın ister, kimse bilmesin, duymasın. Çünkü bir insan içini açtıkça kendini koruyan duvarları da yıkar birer birer.

Herkes hayatının bir noktasında hiç kimseyi bu kadar sevmediğini söyleyebilir. Bazen gerçekten de sevmemiştir o zamana dek, bazense sevgiyi başkalarının kalıplarına göre değerlendirdiğinden böyle hisseder insan. Eğer bir şeyleri etrafa göre değerlendirdiğinize dair küçücük bir işaret dahi görürseniz durmayın orada. Çünkü belli ki başkalarına göre hissediyor, onlara göre yaşıyorsunuz size ait olan hayatı. Elinizde olan tek şey hayatınız, birçok şeyin gideceğine emin olabilirsiniz. Etrafınız ne kadar kalabalık olursa olsun kapınızı kapattığınızda tek başınıza kalıyorsunuz.

Bunu fark edeli çok zaman olmadı. O yüzden hala şaşkınım, hala korkuyorum. Benim gözümde sevginin nirvana noktası galiba çok sevmekten gözlerine bakarken ağlamak. Karşındakini üzmemek için tutuyorsun kendini, içine dolan tüm o yaşları, hıçkırıkları biriktiriyorsun. Bir noktada, üstelik fazlasıyla sıradan bir noktada, tam da komik bir şey anlatırken patlıyorsun işte. Gülmen gerekirdi. O anda gülme mimiklerin çalışmalıydı. Sense hem gülüp hem ağlıyorsun. Bu hem mutluluğun hem hüznün nirvanası.

Öylece dururken "Ya ben çok seviyorum." diyorsun içinden ve öyle bir ağlama isteği doğuyor ki. Sebebini tam anlamıyla bildiğim nadir şeylerden bu. Ağlıyorsun çünkü çok seviyorsun. Çünkü kimseyi bu kadar sevmedin. Çünkü kayboldu, öncekilerde heba olup gitti diye düşündüğün bir sevgi hiç var olmamış, onu içindeki bir sandıkta saklı tutuyormuşsun. Gerçek sevgiyi bu ana saklamışsın ve o kadar gösterme isteği varmış ki içinde. Anlatamıyormuşsun yine de, bir türlü ne kadar çok olduğunu belli edemiyormuşsun çünkü yetmiyormuş. Anlatamıyorsun ama anlaşıldığını görüyorsun. Bu durumun, sevginin karşılıklı olduğunu bilmekten çok daha güzel, çok daha özel olduğunu fark ediyorsun. Karşılıklı sevgiden daha nadir bir şey çünkü bu. Milyonda bir belki de.

Hislerini dökerek yazan biri, yazarken tüm kelimeleri hisseder içinde, yüz ifadesini sabit tutamaz, sürekli hissettiği yansır dışarıya. Bu yüzden çok öyle toplum içinde yazası gelmez, yazarken ya çok kapanır masaya ya etrafını kontrol edip durur. Bazen de bir yazıyı bitirmesi gerektiğini hissettiği zaman bitirmezse, canını yakar o yazı. İçine batar ne yazdığını umursamadan. Ben de şimdi öyle hissediyorum. Yazdıklarımın ağırlığı altında ezilmekten ilk defa korkmuyorum. Çünkü ezilmeyeceğime eminim.

-Çok nadiren bir şeylerden emin olan biri, Şevval.

16 Mart 2017 Perşembe

16.03.2017

Uzun zamandan beri uyuyan kalbimi uyandırdın
Şimdi yeni bir aranje defteri lazım iki ortalı
                                        Artık Gitme-Açık Seçik Aşk Bandosu


Sevilmenin nasıl bir şey olduğunu bilmeden öleceğimi sanırdım. Herkes bir şekilde sevilebilmişken, üstelik ne kadar sevilirse sevilsin doymayanlar varken, açlığa sonsuza dek mahkum olduğumu. Bunun benim hayattaki sınavım olduğunu düşündüm hep.

Bazen hayatın belli bir noktasını çözdüğünüzü sanırsınız. "Tamam ya, anladım ben sırada ne olduğunu." dersiniz. Ama hayatın sizin için çok başka planları olur hep. Aslında hiçbir şey anlamadığınızı fark edersiniz. Hayat karşınıza sıfırdan bir yol çıkardığında gidesiniz gelmez. Bildiğiniz yollar en güvenlisidir çünkü ve daha ne kadar yara alabileceğinizden emin değilsinizdir. Kaç canınız kaldığına dair en ufak bir fikriniz yoktur. Hayatı bir oyun gibi görmek de akıl işi değildir zaten.

Hayatımızın hiç geri al tuşu olmadı. Eğer sıfırdan başlama imkanımız olsaydı eminim hunharca sömürürdük. Bazılarımız geçmişinden kaçıp sıfırdan başlasalar bile bir noktada aynı evreye geri dönüyorlar. Geçmişimizi kabullenmiyoruz, kaçmayı seçtiğimiz her saniye o ezbere bildiğimiz yola biraz daha yaklaşıyoruz.

Ben şimdilerde hiç bilmediğim bir patikada atıyorum adımlarımı. Hiç kimsenin ayak basmadığını bildiğiniz bir yerde yürürken ister istemez irkilirsiniz, hep tetiktedir bir yanınız. Korkuyorum, hayatım boyunca hiç korkmadığım kadar hem de. Elimde bir haritanın olmayışı çok da önemli değil, harita okumayı beceremiyorum zaten. Yön duygumun sıfır olması hissetmemi engellemiyor. Tamamen duyularımla hareket ediyorum ilerlerken. Arada düşüyorum, iki yol arasında yanlış olanı seçiyorum. Yine de göremediğim duvarların içinde olduğumu biliyorum. Bu yoldan çıkmam pek de mümkün değil yani. Zaten çıkışı da aramıyorum. Zira içinde bulunduğum yer tam da hayattaki sınavımın merkezi. Sıfır yön duygum ve üç saniyelik yer hafızamla artık içinde yaşayacağım yer. Gitmeye niyetim yok. Bazen kovulsanız da yüzsüzlük yapıp kalmanız gerekir. Nirvanaya erişen mantıksızlığıma rağmen hayatımın en mantıklı yüzsüzlüğünü yapıyorum. Burdayım ve hiçbir yere kıpırdamayacağım.