Mutfakta bulaşık birikmiş
Türk kahvesi şekerliymiş
...-A.S.A.B
Şöyle ki, normalde nasıl hissettiğini anlatmakta aşırı çekingen olabilir insan. Anlatır da hiç derine inmez. Öylece içinde kalsın ister, kimse bilmesin, duymasın. Çünkü bir insan içini açtıkça kendini koruyan duvarları da yıkar birer birer.
Herkes hayatının bir noktasında hiç kimseyi bu kadar sevmediğini söyleyebilir. Bazen gerçekten de sevmemiştir o zamana dek, bazense sevgiyi başkalarının kalıplarına göre değerlendirdiğinden böyle hisseder insan. Eğer bir şeyleri etrafa göre değerlendirdiğinize dair küçücük bir işaret dahi görürseniz durmayın orada. Çünkü belli ki başkalarına göre hissediyor, onlara göre yaşıyorsunuz size ait olan hayatı. Elinizde olan tek şey hayatınız, birçok şeyin gideceğine emin olabilirsiniz. Etrafınız ne kadar kalabalık olursa olsun kapınızı kapattığınızda tek başınıza kalıyorsunuz.
Bunu fark edeli çok zaman olmadı. O yüzden hala şaşkınım, hala korkuyorum. Benim gözümde sevginin nirvana noktası galiba çok sevmekten gözlerine bakarken ağlamak. Karşındakini üzmemek için tutuyorsun kendini, içine dolan tüm o yaşları, hıçkırıkları biriktiriyorsun. Bir noktada, üstelik fazlasıyla sıradan bir noktada, tam da komik bir şey anlatırken patlıyorsun işte. Gülmen gerekirdi. O anda gülme mimiklerin çalışmalıydı. Sense hem gülüp hem ağlıyorsun. Bu hem mutluluğun hem hüznün nirvanası.
Öylece dururken "Ya ben çok seviyorum." diyorsun içinden ve öyle bir ağlama isteği doğuyor ki. Sebebini tam anlamıyla bildiğim nadir şeylerden bu. Ağlıyorsun çünkü çok seviyorsun. Çünkü kimseyi bu kadar sevmedin. Çünkü kayboldu, öncekilerde heba olup gitti diye düşündüğün bir sevgi hiç var olmamış, onu içindeki bir sandıkta saklı tutuyormuşsun. Gerçek sevgiyi bu ana saklamışsın ve o kadar gösterme isteği varmış ki içinde. Anlatamıyormuşsun yine de, bir türlü ne kadar çok olduğunu belli edemiyormuşsun çünkü yetmiyormuş. Anlatamıyorsun ama anlaşıldığını görüyorsun. Bu durumun, sevginin karşılıklı olduğunu bilmekten çok daha güzel, çok daha özel olduğunu fark ediyorsun. Karşılıklı sevgiden daha nadir bir şey çünkü bu. Milyonda bir belki de.
Hislerini dökerek yazan biri, yazarken tüm kelimeleri hisseder içinde, yüz ifadesini sabit tutamaz, sürekli hissettiği yansır dışarıya. Bu yüzden çok öyle toplum içinde yazası gelmez, yazarken ya çok kapanır masaya ya etrafını kontrol edip durur. Bazen de bir yazıyı bitirmesi gerektiğini hissettiği zaman bitirmezse, canını yakar o yazı. İçine batar ne yazdığını umursamadan. Ben de şimdi öyle hissediyorum. Yazdıklarımın ağırlığı altında ezilmekten ilk defa korkmuyorum. Çünkü ezilmeyeceğime eminim.
-Çok nadiren bir şeylerden emin olan biri, Şevval.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder