20 Şubat 2017 Pazartesi
09.02.2017
"Ben artık hiçbir şey hissetmiyorum. Kimseye hiçbir şey hissedemiyorum ben."
Mecnun Çınar-Leyla ile Mecnun
Ne zaman yazmışım? Ne yakmış canımı? İnsanın canını acıtan şeyleri unutmadığı doğru. Yine de unuttuğumuz hiçbir acı yok mudur? Bir insan tüm acılarını hatırlayarak nasıl yaşar? Unutuyoruz. Unutmasak gülemezdik.
Gerçi buraya kendimle çelişmeye gelmedim. Acının bir noktadan sonra güldürdüğü aşamalardan geçtim, bunu kabul etmeliyim sanırım. Acıyı kabullenmiyoruz. Bu kadar acıtmasının sebebi bu. Acımız ilgi isteyen küçük bir çocuk gibi ve dikkat çekmek için her seferinde daha sert vuruyor. Biz de acımızın arttığını, günden güne katlanılmaz bir hal aldığını sanıyoruz. Oysa acı aynı acı. Biz abartıyoruz.
Birinin tırnağının kırılması kendine göre büyük bir acı olabilir. Çok ilgilendiği, özenle oje sürdüğü, hepsi aynı boyda olsun diye didindiği tırnaklarından biri kırılmış kişi o tırnağı düzeltip hayatına devam etmezse, sürekli o tırnağa bakıp suratını asmaktan başka bir eylemde bulunmazsa gün geçtikçe daha çok içerleyecektir o kırık tırnağa.
Uzun süredir acılarla ilgili yazmadığımı fark ettim de, sanırım uzun süredir hiçbir şey yazmıyordum. İçinde kocaman umutlar barındıran kelimeler yazmak bana göre değil. Herkesin kendi umudunu yaratması gerektiğine inanıyorum. Bu öyle delicesine zor olmamalı. Dev umutlarla başlamak zorunda da değil insan. Vapura yetişmeyi umut edebilirsiniz, çantanızda bir sakız bulmayı ya da. Umut etmek zor değil. Aslında hiçbir şey zor değil. Biz zorlaştırıyoruz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder