28 Nisan 2018 Cumartesi

28.04.2018

Because just like the moon has fallen
You let go of me too

Hayatım konusunda tavsiye almayı ve başkalarının hayatlarına tavsiye vermeyi asla sevmedim. Ne yapacağımı bilmediğim anlarda bile içimden geleni yaptım. Yanlış da yapsam doğru da yapsam içimden geleni yapmış olacaktım çünkü. Birilerini kararlarım için suçlayamayacaktım. Herkes kendi hayatını düşünüyor bu dünyada ve o kadar benciliz ki aslında. Sadece bunu gizlemeyi iyi başarıyoruz.

Hayatımızda haksızlığa hiç uğramamış olmak gibi bir mevzu söz konusu olmuyor. Mutlaka biri bize haksızlık yapıyor, mutlaka birilerine haksızlık yapıyoruz. Ve bunu o kadar günlük hale getirdik ki bundan gram utanmayan, öylece suçu başkasına atan koca bir güruh var. Ben elimden geleni yapıyorum haksızlık sözcüğüne karşı koymak için. Eğer öyle bir şey yaptıysam da bir yolunu bulmaya çalışıyorum telafi etmenin.

İçten içe suçunuz olmadığını hissettiğiniz oldu mu hiç? Karşınızda çok güvendiğiniz biri sizi suçlarken masum olduğunuzu bile bile suçu kendinizde bulmayı denediniz mi? Ama lafı ne kadar dolaştırırsanız dolaştırın bir şekilde suçsuz olduğunuzu, belki de sorunun aslında karşınızda durduğunu fark ettiniz mi? Bunu fark etmek, dev bir hayal kırıklığı. Bunu fark edince daha çok sorguluyorsunuz bir şeyleri çünkü. Halının altına süpürülen tüm her şey öyle bir konuluyor ki önünüze, tamam diyorsunuz. Benden bu kadar, artık dayanamıyorum.

Değiştirmeye çalışmadığınız, hatta o gördüğünüz haliyle sevdiğiniz kişinin birdenbire değiştiğini görmek de bundan farksız aslında. Sadece bir kat fazla hayal kırıklığı eklenmiş oluyor. Ne olduğunu, niye böyle olduğunu sorgulamaya başlarsanız beyniniz alarmları aktif hale getiriyor. Bunun etkisi bende ısınmış bir alın, dokunulsa gerçekten sırf dokunulsa bile ağlayacak duruma gelen bir beden şeklinde ortaya çıkıyor. Sessiz kalmanın hiçbir şeyi çözmeyeceği bir hayatta sessiz kalmaktan daha iyi bir seçenek bulamıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder