3 Eylül 2018 Pazartesi

22.08.2018


At first, we showed off who was heavier
As we looked each other and smiled
Now we're competing against each other
Trying to win over who's heavier


Yazacak çok şeyim varmış ama aslında hiçbir şey de yazamazmışım gibi hissettiğim nadir zamanlardan birindeyim. Yazdığım her şey gerçekleşir diye ödüm kopuyor, bir yandan da o yüzden yazmaktan, anlatmaktan kaçmam. Bir şeyleri boşvermek insan hayatında gerekli olan eylemlerden biri. Boşvermediğimiz zaman her şey üzerimizde birikebiliyor zira. Ama ben boşverecek olursam vazgeçiyor gibiyim. Vazgeçmeyi istemiyorum, bu güzel bir şey değil. Birinden vazgeçmek üzücü bir durum. Artık kıskanmıyor, önemsemiyor değilim ama bunu yansıtmaktan yorulduğumu söyleyebilirim. Yansıttıkça uzaklaşıyor ve önemsediğim her şey onun gözünde önemsiz oluyor birdenbire. Değer verdiğim şeyler asla önemli olmayacak, hiçbir zaman benim değerlerime saygı göstermeyecek diye uzayıp gidiyor liste.

Aklımda kaldıkça büyütüyorum. Ama dedim ya, boşverirsem vazgeçerim diye korkuyorum. Ben hala onu kaybetmekten korkuyorum, hala insanlara güvenmekle ilgili sorunlarım var ama tüm bunları hissetmekten yoruldum. İnsanlara öylece kendimi bırakmak bile bile ateşe atlamak olurdu her türlü ama kaybetmekten korkan tek kişi olmaktan yoruldum.

Onun bana dair herhangi bir korkusunun olmaması sonsuz güven anlamına gelmiyor çünkü. Güvenmekten çok bağımsız bir şey bu. Birini kaybetmekten korkmazsan onun senin hayatındaki değerini de göremezsin, bu yüzden bazen ikinci plana atarsın bazen de umursamazsın ama o kişi tüm bunlara bir gün dayanamayıp gittiğinde de hayatında bir şey değişmez. Bu insanların kendilerini düşünmekten kurduğu bir kalkandan başka bir şey değil ki. Bencilliğin neden olduğu, benim dışımda herkes acı çekebilir yeter ki bana bir şey olmasın düşüncesinden başka bir yola çıkmıyor bu.

Hayatımızda değer verdiğimiz kimseye yapmayız bunu. Hatta hiçbir şeye yapmayız. Sevdiğimiz eşyaları hep daha arkalara koyarız, değerli gördüğümüz neyimiz varsa saklarız, kaybedebileceğimiz hiçbir ortama sokmayız. Cidden parasını bile gizli ceplerde, banka kasalarında saklıyorken, neden değer verdiği insanı kaybetmekten korkmaz ki biri? Nasılsa bir şey olmaz, o bir yere gitmez, o nasılsa hep orada düşüncesini neden eşyalar yerine insanlar için kurmuyoruz? Eşyaların kendi başlarına bizi terk etmeleri mümkün değilken neden iki adımda bizden uzaklaşması, bizi bırakıp gitmesi mümkün insanları yanımızda tutmak için çabalamıyoruz?

İnsanların yeni çağda eşyalara daha çok değer vermesi veya etrafındaki insanları sevdiğine göre sıralamayıp daha çok sevdiği insanı nasılsa bir yere gitmez düşüncesiyle ikinci plana atması benim canımı yakıyor. Bu çağa ait olmadığımı hep düşünürdüm. İnsanların sevdiklerine kalbinin baş köşelerini armağan etmesinin, kırılır korkusuyla neredeyse dokunamamasının, sevgisinin en büyük göstergesinin canını yakamaması ve merhameti olmasının değer gördüğü zamanlara aittim hep. Ancak şu maddiyat dolu çağda herkesin gözünü bürümüş bencillikte yürümeye çalışıyorum.

İnsanların bencillikleri beni her seferinde şaşırtmayı başarıyor. Sevdiklerini bencilliği uğruna kaybeden insanlar, bunun farkında bile olmuyorlar çoğu zaman. İnsanlar egoist, insanlar gerçekten kötü. İçinde bulunduğum canlı türüyle hayatımın hiçbir evresinde gurur duymadım. Bu gidişata bakarak, hiçbir zaman gurur duyamayacağımı da biliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder