5 Mart 2019 Salı

05.03.2019


Though I can't understand your breath
It's alright I'll hold you
You really did a good job
                                      Breathe-Lee Hi


"Uzun zaman oldu." Bugünlerde en sevdiğim olma yolunda ilerliyor sanırım bu cümle. Birçok şeyin üzerinden uzun zaman geçiyor çünkü, yetişemiyormuşum gibi değil de nasıl geçtiğini hiç bilmiyormuşum gibi. Peşinden koşturduğum hiçbir şey yok. Kovaladığım hiçbir fırsat, kaybetmemek için direndiğim hiç kimse, gözüm gibi baktığım hiçbir eşya... Kulağa kötü bir durum gibi gelebilir. Ama hiç değil aslında. Hep süregelmiş bir koşuşturmacadan soyutlanmış, biraz kendimi bulmuş gibi hissediyorum. Bir şeyi aramazken bulmak daha güzel bana kalırsa.


Hayatta bir şey olmak amacı olmamalı herkesin de. Meslek açısından söylemiyorum bunu sadece. Hepimiz birinin veya bir şeyin bir parçası olmak zorunda değiliz. Kendi olmak kavramının bile doğru kullanıldığını düşünmüyorum ben. Farklı bir özellik bulmamız bizi kendimiz yapmaz, eğer hala diğerlerinin davranışlarından bize geçenler varsa. Amaç dediğimiz kavram da aynı geliyor kulağıma. O kadar genelleşmiş amaçlar duyuyoruz ki, herkes tek bir amaç uğruna yarışıyormuş gibi hissettiriyor.

İnsanların görmezden gelebilme, birilerini sınıflandırabilme yeteneğine hayranım, bunu yapabilir miyim diye merak ediyorum fazlaca. Okul döneminden iş hayatına yaklaştıkça o "Okul yuvamız." kavramı da bizden uzaklaşıyor sanırım. Yuvamız olabilen bir yer bulamıyoruz ve bizi içine alsın istediğimiz yuvaların da standartları dışında kalıyoruz. Okuduğumuz okulu, sahip olduğumuz işi biz seçiyoruz. Bütün sorumluluğu asla bir başkasına yıkamayız bunun için. Ama çalışacağımız yeri seçemiyor olmamız pek adil değil sanki, ha? Okuduğumuz yere göre filtrelenmemiz, biraz da tek tip insan yetiştirmek olmuyor mu?

Bu gözüme çok daha batmaya başladı muhtemelen. Duygusal durumlardan, insanların hislerinden bahseden biriyken materyal dünyadan bahseder olmam bundan. Özellikle bir şeyler için çabalamaya fırsat tanınmadan reddedilmek, ki bence bu sadece duygusal durumlarda olabilmeli, iş hayatı açısından etik bir kavram sayılmıyor. Bir okul okumanın yetmemesi, tek bir dili bilmenin sıradanlaştığı gibi durumlardan bahsetmiyorum. Gelişen bir dünyada yaşarken bunun olmaması bizi sadece çağın gerisinde tutar. Ancak, bilmiyorum pek adil olduğunu düşünmüyorum işte.

Kimseye birebir gönderme yapan biri olmadım aslında hiç. Zira benim duyduğum, bildiğimden çok daha fazlası olduğuna eminim. Bunu öylece az sayıyla sınırlandırıp tüm yükü o az sayının üzerine yıkamam. İnsanları markalaştırmak, bunu kesinlikle olumlu anlamda kullanmıyorum, onları birer eşyadan farksız kılmak ve tekdüzeleştirmek anlamına gelmiyor mu? Neden toplumun farklı düşünceler ve farklı bakış açılarından olayları görüp sorunları daha hızlı çözebilecek hale gelmesine izin vermiyoruz? Herkesi tek bir çizgiye ve kusursuz bir sıraya toplarken hangi noktalarını kestiğimizi, neleri körelttiğimizi gerçekten görebiliyor muyuz? Bir işyerinde herkes aynı soruna aynı bakış açısıyla yaklaşırsa ve o açıdan bakınca çözülmüyorsa o sorunu nasıl çözebiliriz ki? Peki aynı üniversiteden gelmiş, aynı öğretim şekliyle ve muhtemelen aynı hocalardan bir şeyler öğrenmiş kişiler bir araya gelerek ne kadar etkili bir takım oluşturabilirler? Takıldığım nokta bu.

Çok da uzatmadan değinmeyi çok istediğim bir nokta daha var. Öğrendikleri aynı düzeyde olmamasına rağmen, herkesin en üst seviyede olanlarla aynı, hatta bazen onlardan da üst seviyedeki bir teste tabi tutulması ne derece mantıklı olabilir ki? Eh, dediğim noktaya bağlanıyor aslında. Bu sınıflandırmanın kibarca, suç üstlenmeden yapılanı. Karşıdaki kişiye kendini yetersiz hissettirmekle başlayıp, altında yatan gerçek sebebin başından beri o kişiyi istememek olmasından dolayı reddetmekle biten bir serüven. Affedilebilir? Bence hayır. Direk reddetmenin daha az onur kırıcı olduğuna inanıyorum zira. Göz doktorunda bile “Çok çok küçük harfleri zaten günlük hayatta okumuyorum neden onlar net olmalı ki?" diye sorgulayan biri olarak o kadar zor testleri çözebilmek basit bir staj için seçilme ölçütü olmamalı diye düşünüyorum.

Ama şu konuda yargılanmaya hazırım, savunmam bile yok çünkü. Hala yazı bitiremiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder