24 Kasım 2016 Perşembe

24.11.2016


Sözleri fısıltı, kalbinden asıldı
Bir büyük boşluğa her şeyi dağıldı
                                Kapısı Kapalı-Adamlar


Rastgele dizili bir şarkı sıralamasında denk geldiğimiz şarkılardan bazıları manidar bir zamanlamayı seçerler. Tam bir yazıyı okumayı bitirmenizi mesela. O yazının ortasında çalmaya başlasa tüm büyüsü kaybolabilecekken bir bitiş yapması şarkıdaki tüm kelimeleri içinize işletir.

Durup da afilli cümleler kurmayacağım şarkı ya da o kişiyle ilgili. Pek başarabildiğim bir şey de değil zaten. Sevmiyorum öyle havasından geçilmeyen cümleleri.

Yazarken düşünmezdim hiç. Ne geldiyse, nasıl geldiyse yazardım. Kelimelerim mi tükendi? Bence kitap okumayı bırakmamalıydım.

Geçen gün olacağına tüm kalbimle inandıklarım ve artık karşılaşmak için yerinde tepinen ruhumu hatırladıkça hüzünlenmiyorum, sanırım hüzünden de yoruldum. Kafam gitgide ağırlaşıyor. Bir gün kendini uykuya alan bilgisayar ekranı gibi kapanacağını hissedebiliyorum.

"Varlığından haberdar edememek can sıkıcı." diyebilirdim, eğer bu cümleyi binlerce kez kurmuş olmasaydım. Ne zaman kendimi gaza getirsem, "Alt tarafı bir vapura bineceksin, abartma." desem, yüzüme kapanan bir kapı beliriyor zihnimde. O kapı kapanırsa gerçekten, açılan başka hiçbir kapıyı göremeyeceğimi biliyorum. Hiç açılmayan bir kapı daha güvenli o yüzden. En azından kapanma riski olmuyor.

23.11.2016




















굳이 너여야만 하는 이유는 묻지마
그저 곁에 stay with me
                                     Stay-Blackpink


Zamanı hızlı aktıran insanlar vardı. Tesadüflerinizin artık tesadüflükten çıktığı, tüm bunların olmasına sebep bulamadığınız insanlar. Hayatınıza devam etmeyi sürdürürken hep o yerde duran birileri işte. Onunla birlikte olması da şart değil, onunla ilgili herhangi bir şey yaparken, resmine bakarken mesela zamanın nasıl çabuk geçebildiğini anlayamazsınız. Hani o sevmediğim beden dersinde herkes giyinip sıraya geçene dek yıl geçiyordu ya bana göre, oysa 10 dakika bile olmamıştı. Buysa boş derslerden bile, 5 dakikalık o son tenefüsten bile hızlı geçiriyor zamanı.

Zaman öyle hızlı akarken acele davranmaktan bir o kadar korktum. Bir şeylerin yerli yerine oturması, yavaş olmasına bağlıydı bende. Tembelliğimden değil, sağlamlık kaygımdan. Sil baştan yapmaktan korktuğumdan. Usul usul ilerleme gayemle zamanı hızlı aktırması büyük çelişkiydi. Varoluşunun bile çelişkisine inanan biri olarak çok şaşırmıyorum buna da.

Zaman demiştim, değil mi? Eğer biriyle herhangi bir yerde herhangi bir yüzyılda yaşayabileceğinize inanıyorsanız orada vardır bir şeyler. Bilmiyorum, çok korkup kaçıyorum sanırım. Oysa zaman geçiyor. İçimden geldiği gibi davranma huyumu toparlanamama korkum dizginliyor sürekli. Öylesine değil çünkü tüm bunlar. Ben enerjiye pek inanmam ama ruh bağına inanıyorum tüm varlığımla. Ve tesadüflere inanmayı da hiç seçmedim. Bu ruh bağıyla alakalı bence direk. Yani biriyle ruhlarınız arasında bir bağ varsa tüm o tesadüfler gerçekleşiyor. Ruh bağı hem kafayla hem kalple olan bir şey. Korktuğumsa o yanılma payı.

Bencilce gelebilir ama sırf başkaları mutlu olsun diye vazgeçemem bir şeylerden. Bu vazgeçerek mutluluğu yakalayabileceğim bir şey değil. Hem ne demiştik? Mutluluk konusunda benciliz hepimiz biraz. İyiliği yapınca mutlu oluyorsak, bu bile bencillik. Başkalarını düşünerek yaşadığımız hayatın zaten bize ait olamayacağını düşünürsek, bu pek yanlış sayılmaz.

İçimde kalan bir ton cümle var şimdi, hep ayrı tellerden çalan ve ancak yüz yüzeyken dile getirebileceğim. Sağım solum belli olmuyor pek, bakalım söyleyecek miyim? Kim bilir, belki bir gün Boğaz Köprüsü olurum. Belki de o tesadüfler köprünün uçlarını bizim ayaklarımıza bağlar. Belki tüm köprüler yıkılır, denizin ortasında karşı karşıya geliriz. Bence bu gidişle Satürn'de bile buluşabiliriz. Hayır demem.

7 Kasım 2016 Pazartesi

07.11.2016


Karşılaştırmak gibi boyumdan büyük bir işe kalkıştığımda annemin sözünü duyuyorum bir yerlerden, "İnsanları karşılaştırma, herkesin karakteri başka." Bu öyle bir şey değildi oysa. İnsanları tanıyabilen bir yapım vardı. Eminim, asla kurulmayacak, kurulabileceğine inanmadığım bir cümleydi o dudaklardan dökülen.

Yazarken ilginç kalıplar da kullanmaya başladım, çok güzel. Sanki Kürk Mantolu Madonna 2. Yakında onu da yaparlar kesin en sevdiğim ikinci romana. Neyse ki en bir sevdiğim onun kadar bilinmiyor. Sevdiğim her şeyin sevmemem için delicesine kirletildiği bir dünyaya onu öylece atamazdım. Ömrüm boyunca cevap veremediğim bir sorunun cevabını buldum ben. En sevdiğim tek şey Belle idi. Şimdi bu yüreğimin birinci sırasındaki kitap da girdi o listeye.

Sevdiği şeyler çoğaldıkça tedirginliği de artıyor insanın. En azından benim için böyleydi. Yeni anlıyorum aslını. Sevdiklerimiz değil, sevgimiz çoğaldıkça korkuyoruz. Başlarına bir şey gelmemesi için, hayatımızda kalmaları için. Pek hoş değil yani. Yük hatta, çünkü her kötü şeyde içimizi çökertiyor. Bir gün birini öyle sevmeyi yine de isteyebilir insan, ama sadece birini.

Her neyse, kaba bir tabirle; kimseyi haddinden fazla sevmemek bana da iyi geliyor. Kusursuz bir hayatım yok ama benim dileğim zaten kusursuz değil, kusurlarını da sevdiğim bir hayat. O yöne tam adımlarla ilerlediğimi de biliyorum.

01.11.2016


Bana inan, düşündüm gelmeyi
Ama üşendim, ve tükendim öyle
Bana güvenme, düzeltemem her şeyi
Huyumdan, yapımdan böyle
                                  Böyle-Deniz Tekin


Gerçek anlamda değişiyorum galiba. Bir kitap okudum ve hayatımı o kitaptan önce değiştirmeye başladığımı fark ettim. Bu iyi bir şey sanırım. Bir kitabın bir hayatı değiştirmesinden daha kalıcı ve gururlandırıcı bir şey bu.

Asla gurur yapabilen biri olamadım. İlk mesajı attım, haksız olmadığım halde özür diledim, özür almasam bile affettim. Şu gururdan bir ben anlamıyorum sanırım. Anlamıyor olmamı seviyorum. Aşırı gereksiz. Bazen falan lazım olmuyor işte. Gurur yapıp peşinden gitmediğiniz her şey, herkes sizi bırakıyor, siz de arkasından bakıyorsunuz. Belki de bu yüzden böyleyim. Birilerinin gurur yapmadığım halde gidişine şahit oldum. O gurur denen şeyi bu işe karıştırmak yapımda yok.

Gururu beceremediğim için gururlanmayı da abartamıyorum, kendimle gurur duymayı yani. Bence aşırı olumlu bir şey bu.

Hayatımı, kendimden başka bir şeyden yardım almadan değiştirebildim, daha doğrusu değiştirebiliyorum. Hala bir değişimin içinde olduğumu biliyorum. Daha bitmedi. Dönüşmekte olduğum kişiyi seviyorum. Galiba o kitap sadece başkalarını anlamama yardım edecek. "Yaparsam hayat amacım gerçekleşir." diye yazılan şeyleri çoktan yaptım zira.

He bir de... Ben Dünya, bununla da gurur duyuyorum.