7 Kasım 2016 Pazartesi

07.11.2016


Karşılaştırmak gibi boyumdan büyük bir işe kalkıştığımda annemin sözünü duyuyorum bir yerlerden, "İnsanları karşılaştırma, herkesin karakteri başka." Bu öyle bir şey değildi oysa. İnsanları tanıyabilen bir yapım vardı. Eminim, asla kurulmayacak, kurulabileceğine inanmadığım bir cümleydi o dudaklardan dökülen.

Yazarken ilginç kalıplar da kullanmaya başladım, çok güzel. Sanki Kürk Mantolu Madonna 2. Yakında onu da yaparlar kesin en sevdiğim ikinci romana. Neyse ki en bir sevdiğim onun kadar bilinmiyor. Sevdiğim her şeyin sevmemem için delicesine kirletildiği bir dünyaya onu öylece atamazdım. Ömrüm boyunca cevap veremediğim bir sorunun cevabını buldum ben. En sevdiğim tek şey Belle idi. Şimdi bu yüreğimin birinci sırasındaki kitap da girdi o listeye.

Sevdiği şeyler çoğaldıkça tedirginliği de artıyor insanın. En azından benim için böyleydi. Yeni anlıyorum aslını. Sevdiklerimiz değil, sevgimiz çoğaldıkça korkuyoruz. Başlarına bir şey gelmemesi için, hayatımızda kalmaları için. Pek hoş değil yani. Yük hatta, çünkü her kötü şeyde içimizi çökertiyor. Bir gün birini öyle sevmeyi yine de isteyebilir insan, ama sadece birini.

Her neyse, kaba bir tabirle; kimseyi haddinden fazla sevmemek bana da iyi geliyor. Kusursuz bir hayatım yok ama benim dileğim zaten kusursuz değil, kusurlarını da sevdiğim bir hayat. O yöne tam adımlarla ilerlediğimi de biliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder