24 Ağustos 2017 Perşembe
23(24).08.2017
Güneşin ufka değdiği yer oraya git ama yine gel
Döneceksin Diye Söz Ver-Yüksek Sadakat
Gelişen bir dünyaya ayak uydurmaya çalışıyoruz. Ne kadar direnirsek direnelim bazı şeyler eskisi gibi kalmıyor. Sanki bir kanun varmış ve hayatta her şeyin belirli bir direniş süresi varmış gibi. Süresi dolan her şey kaybolup gitmek zorunda kalıyor. Yerini doldurmanın zor olmayacağı şeyler bunlar. Öylece önceki halini doğru düzgün kimsenin aramadığı, herkesin bir şekilde gelişimine ayak uydurduğu.
Akıllı telefonlar, çoğu işi halledebilen bilgisayarlar, hayatı kolaylaştırdığı sloganıyla ortaya çıkan bir ton teknoloji... En basiti bir uçağın şu saniye tam nerede olduğunu bile görebiliyoruz. Aslında bu kolaylaştırıyor mu zorlaştırıyor mu anlamak zor. Çünkü sabırsızlaşıyoruz. Eskiden gelecek bir mektubu belki aylarca bekleyen, görmek istediği kişiyle sadece belirli sürelerde karşılaşıp ancak yüz yüze sözleşebilse de vazgeçmeyen bir ton sabırlı insanın yerini mesajına 10 saniye geç cevap alınca köpüren, önündeki araba bir anlık duraksasa kornaya abanan bir insan grubu aldı. Sabırsızız, bekleyemiyoruz, vaktimiz asla yokmuş gibi davranmaya daha doğrusu meşgul taklidi yapmaya bayılıyoruz. Kendimizi meşgul bir insan gibi hissedersek hayatımızdaki boşlukları, boşunalıkları da hissetmeyiz sanıyoruz.
Eskiden her şeyin daha zor olduğunu bile bile, hayatımızın kolaylaştığına dair onca lafa rağmen neden her şeyi daha çok zorlaştırıyoruz? Neden bir market sırasında bile bekleyemediği halde internette "Biz hep bekleriz." diye dolanan insanlar var? Sahteleşmedik mi böyle yaparak? Neden tüm o hayatı kolaylaştıran, güya kendimizi yüz yüze dışında da ifade etme şansı tanıyan bir ton yeniliği kendimizi ya da başkalarını kandırmak adına kullanıyoruz?
Dev bir çelişkinin içindeyiz aslında. Hem gelen tüm yenilikleri seviyoruz hem de hepsinden şikayetçiyiz. Çünkü gelişimleri reddedersek hayata ayak uyduramıyoruz kabullenirsek de kendimize. Ya biz kendimiz olmaktan vazgeçiyoruz ya da hayatımızdan. İkisinden de vazgeçmeden, kendimiz kalarak kendi hayatımızı gayet yaşayabilecekken geçmişe özlemden midir nedir hep zor yolu deniyoruz. Sahip olduğumuz hayatı asıl kendimiz olarak yaşayabiliriz aslında, sadece böyle bizim hayatımız olur çünkü. Yine de kabullenmiyoruz bunu.
Bizim asıl sorunumuz sabırsızlık ya da sahtelik değil. Biz kendimizi kendimiz dışında herkese kanıtlama çabası içindeyiz. Öyle bir çabada olmadığını iddia eden herkes hayatında en az bir kere bu çabayı gösteriyor. Kendi yapabileceklerimizi ya çok küçümseyip bırakın çevremizi kendimiz bile göremeyecek kadar küçük bir boyuta getiriyoruz, ya da çok yüceltip yine kimsenin göremeyeceği kadar yüksek bir rafa koyuyoruz. Yapabileceklerimizi olduğu gibi sıralamak hiç edindiğimiz bir huy olamadı. Muhtemelen bu yüzden böyle.
Bir ton şey gelişti, bir ton şey bulundu hayatta zamanı geçirdikçe. Dedim ya artık uçakların nerede olduğunu bile görebiliyoruz. O uçak birilerini bizden uzaklaştırdığında biraz üzücü olabiliyor ama yine de verdiğimiz sözler var. En azından hala söz tutabilen bir yana sahibiz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder