10 Ağustos 2017 Perşembe
Bilinmeyen Bir Kadın
"Sana, beni asla tanımamış olan sana,"
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu-Stefan Zweig
Biliyorum, hiç yaptığım bir şey değil bu. Yine de hakkında yazmadan duramadım. Bir şekilde bir yerlerde aklımda hep kalsın diye dursun istediğim bir kitap var. Fazlasıyla tesadüf eseri tanıştım ama zaten planlanıp programlanarak belli doğrultuda ilerleyen tanışmalardan da hiçbir şey kazanmadım. Stefan Zweig o zamana kadar adını dahi duymadığım bir yazardı. Zaten muhteşem derecede genel kültür dolu, bir sürü klasik okumuş biri de değildim. Toplumun yücelttiği, popüler hale getirdiği birçok şeyi merak ediyor bile olsam popülerleştiği dönemde okumadım, izlemedim, dinlemedim. Bekledim belki, şanslıysam popülerleşmeden keşfetmiş oldum bazen de. Daha popüler olmamışken keşfedilen şeyler insana "Ben bunu önceden de biliyordum, güzelliğini önceden fark etmiştim." dedirtiyor. Sanki kendi parçanızmış gibi gurur doldurabiliyor içinize. Oysa öylece Çok Satanlar arasına dahi girmemişken bir şekilde yollarımız birleşti bizim bu yazarla. Bazen öyle bir şeye denk gelirsiniz ki, ilk keşfettiğinizin o olması sizi kutsanmış hissettirir. İlk keşfettiğim kitabıydı Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu.
Hayatım boyunca hiç kendimle çok örtüşeceğine inandığım bir kitap karakteriyle karşılaşmamıştım. Karşılaşacağımı da düşünmezdim, zira herkesin hayal gücünde yaratacağı kişi bambaşkadır. Bilinmeyen Bir Kadın kitap boyu her ne yaparsa yapsın, her ne düşünürse düşünsün aynısını ben de yapardım dedirtti bana. Kendime aşırı benzettim. Aynı şeyleri tam olarak yaşamış sayılmazdık belki ama yine de aynı şeyleri yaşasaydık aynı kişi olacağımıza emindim. Öylece bir anda girmişti hayatıma ve kim olduğunu hiç bilemeyecek de olsam, Stefan Zweig'in bu kitabı neden yazdığına dair hiçbir fikrim de olmasa kurgusal bir karakterin hissettiklerini hissedebiliyorum hala.
Ben bir karaktere bağlanmanın asla yazarla ilgisi olduğuna inanmadım. Birçok hikaye yazdım, kendi hikayelerimdeki karakterlere bağlandığım da oldu ama benimle hiç ilgisi olmadı. Ben bir yazarın bir karakter yaratabileceğine inanmıyorum. Ben bir karakterin kendini yaratabileceğine inanıyorum. Bence yazarın yaptığı tek şey eline kalem almak. Gerisi o kurgusal olduğu düşünülen karakterin gelip kalemi kağıda bastırırken sürüklemesiyle devam ediyor. Bir karakter tüm hayatına kendisi karar veriyor. Çizeceği rotaya, adımlarına, sevecekleri ve sevmeyeceklerine, ne kadar süre yaşayacağına ve hikayesine... Her şeye kendi karar veriyor.
Yazan biri olarak biliyorum ki asla dünyada olmayan bir karakter çıkmıyor ortaya. Ya birkaç kişinin karması oluyor karakterler, öyle ki biz sıfırdan bir karakter çıkarılmış gibi görüyoruz; ya da öyle bir karakter geliyor ki birden, gerçekten var diyoruz. Bunları yaşasa tüm bunların aynısını yapacak birisi var. Bilinmeyen Bir Kadın'ın benim gözümdeki yeri fazlasıyla yüce. Aynı şeyleri yaşasam aynı tepkilerle karşılayacağıma asla bu kadar emin olmamıştım. Ki bir şeylerden zor emin olan bir insanım.
Niyetim öylece kitap önerisinde bulunmak, mutlaka okuyun demek değildi. Önerilmiş kitapları okumayınca ya da beğenmeyince o kişiye karşı borçlu hisseden biri olarak söylüyorum, bu tarz şeyleri önermeyi sevmem. Çok sevdiğim şeyleri asla önermem aslında. Sadece, paylaşmak geldi içimden. İçindeki ağırlıkları, mutlulukları, çekilen acıları paylaşan biri olarak tüm hayatım boyunca etrafımda büyüsünü hissedeceğim kitabı da paylaşmak istedim. Öyle.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder