25 Kasım 2015 Çarşamba
25.11.2015
Bekle dedi gitti
Ben beklemedim o da gelmedi
Ölüm gibi bir şey oldu ama
Kimse ölmedi
Özdemir ASAF
Nasıl kurtulacağım bundan? Şu içimi kemirip duran, her seferinde ortaya çıkan, söndüremediğim histen nasıl kurtulacağım? Geçecek mi bu? Umursamadığım, herkesle aynı seviyede gördüğüm zamanlar gelecek mi?
Birinin hayatında olma ihtimaliniz bile yoksa olmayışı daha çok acıtır. Varlığınızdan bihaber birini kendi küçük, parmaklıklı dünyanızdan izlemek üzer insanı. Başaramayacaksınızdır, dikkatini çekmeniz mümkün değildir. Zaten ondandır filmler için başta hayal ürünü diye yazmaları. Ne zaman gerçek olmuştur o çocuğun o kızı bulduğu? Ne zaman bırakmıştır o adam güzel sevgilisini sırf diğerinin kalbi güzel diye? Hangi Playboy normalde Kezban deyip geçeceği kızın aşkından pervane olur ki? Hayal ürünü, hepsi bu.
Öyle bir dünya olsa; kötüler hep mutsuz olur, iyilerse mutluluğu dibine kadar yaşardı, Öyle bir dünyada olsak; alışkanlığımız olan ve artık zevk aldığımız o acıları kötüler çeker, bizler saf ve lüzumsuz mutlulukla boğulurduk. Yani öyle bir dünyada yine kötüler kazanırdı. Çünkü acılara dayanabilen insan en güzel mutlu olabilendir aslında. En güzel o güler, en küçük şeylere sevinebilir. Acı çekebilmek bir ceza değil işte, ödül. Yani biz mutlulukla cezalandırılırdık.
Acı çekebildiğim için sevinmek ne derece doğru bilmesem de, şu sıralar hali hazırda bir acım yok. Eski acıları ısıtıp ısıtıp önüme koymak da istemiyorum. Boşlukta gibiyim sanki. Her seferinde beni biri kurtarsın istiyorum ama her geleni de itiyorum belki. Daha çok bilebilmeyi isterdim. Daha çok iletişim kurabilmeyi, daha yakın olmayı insanlara, belki de daha rahat olmayı. Bilmek isterdim işte. O etrafından bir kişi eksik olmayan insanların herkese ne yaptığını, nasıl yalnız olmadıklarını. Boşluk hissi hiç güzel değil çünkü ve insan bazen birilerini istiyor yanında.
19 Kasım 2015 Perşembe
18.11.2015
Kalksam duraktan dolmuş gibi
Arka koltukta unutulmuş gibi
Terliklerimle gelsem sana
Sonunda aşkı bulmuş gibi
Eksik Bir Şey-Ezginin Günlüğü
Aklımdan çıkmıyor ki. "Aklım çıkacak, o çıkmıyor." derler ya. Öyle işte. Karman çorman bir döngüdeyim ve bu sefer zararda değilim. Aşık olmayınca zarar oranınız azalıyor. Ama bir şeyler hissetmenin yarattığı ağırlık da var tabi. Geçmişten gelen bir şey mi bu, yani orada kalanların etkisi mi bilmiyorum. Çok küçük olaylar beni aptallık derecesinde etkilediğinden bilemiyorum neye, nereye takılı kaldığımı. Ben insanlarla anı biriktirmeyi seviyorum. Yaşanan en küçük şeyin bile anı olarak kalmasını.
Aksi gibi sevemedim anısız insanları. Anısız olmak yani yaşanan her şeyi bir çırpıda silip atabilmek kabus benim için. Büyük yaşanmışlıkları değil de küçük şeyleri hatırlayan insanları daha samimi buluyorum bir de. Ufak detaylar mutlu eder her insanı çünkü. Aksi gibi hiç tanımadım öyle birini. En küçük detaylara hep ben takıldım. Hep ben üzüldüm öyle olunca. Önemsiz denen şeylerin önemli olması bu bir yandan da. Söylediğim, yaptığım küçük bir şeyin hatırlanması, belki benim bile söylediğimi, yaptığımı fark etmediğim. Böyle bir değere hep hasret kalacakmışım gibi hissediyorum, olsun. Belki şansım döner bir gün. Belki bir gün gerçekten bir değerim olur.
16 Kasım 2015 Pazartesi
16.11.2015
Akşam vakti, sardı yine hüzünler
Kalbim yangın yeri, gel kurtar beni senden
Akşam vakti, dolaştım sokaklarda
Yırtık bir afiş, seni gördüm duvarda
Sigaramın Dumanına Sarsam-Ezginin Günlüğü
Vazgeçmenin benim için bu denli zor olması resmen kabusum gibi. Bir adamın yanındaki her saniyenin tadını çıkarmaya çalışmam, sırf ona benzediğinden mi gerçekten? Onun yokluğunu böyle mi telafi etmeye çalışıyorum, çalıştım? Çok saçma. Gerçek olmaması gerektiği kadar saçma. Yoksa onunla mı bağlantı kurmaya çalışıyorum? Yeniden birine bir şeyler hissetmemek için ondan kalma bir şeymiş gibi gösteriyorum kendime belki de.
Bir ara şunu düşünürdüm, yazdıklarıma bir şekilde denk gelip okuyan ve bana karşı bir şeyler hisseden biri hiç vazgeçmiş midir sevgisinden? Benim kimseyi sevemeyeceğimi çıkartıp boyun eğmiş midir? Seven insanın vazgeçmemesi taraftarıyım ben. Ben vazgeçmezdim. Onun adına mutlu olmakla aynı şey değil bu. Belki daha ağırı, daha zoru. Ancak yine de yaralarını onarabilmelisin gerçekten seviyorsan. Buna çabalamalısın. Başkasını seviyor beni değil deyip de vazgeçmek sevdaya dahil değil çünkü.
13 Kasım 2015 Cuma
13.11.2015 08:05
Kaç mevsim aşk pazarında geçti yalanlarla
Düş sattım aldanmışlara
Aklım kaçıverdi yerinden bir gece vaktiydi
Sevdiğim başka sevenim başka
Düşler Sokağı - Ezginin Günlüğü
Sabahın bu saatinde, üstelik az uyumuş olmama rağmen hiç uykumun olmaması da şaşırtmıyor değil
doğrusu. Beni uyutmayan bir ton şey varken beş buçuk olmadan kalkmamı ise garip bulmuyorum aslında. Garip bulacağım; kaderimdeki kişinin karşıma çıkmış olması ve benim bunu gram anlamamış olmam olurdu. Sağlam bir küfrederdim kendime herhalde. Nasıl göremedim, nasıl anlamamışım diye. Üniversite yıllarımdan biri olmasıysa tek dileğim. Çünkü görmemek için bir sebebim olurdu o zaman, sağlam bir sebep. "Kimseyi o potansiyelle görmüyorum, hayatımdan çekip gitmiş bir adamın yasını tutmakla meşgulüm, o da bunu görmedi çünkü kimseye canımın acısını göstermedim." derdim mesela. Çünkü bilirim, bir başkası için acı çektiğini bildiğin birini sevmenin ne denli zor olduğunu. Yaşadım mı? Bilmiyorum, ama yaşamış olma ihtimalim var. Mesela bir zamanlar seni sevdiğine inandığın birinin, başkasını sevişini görüp de yanıldığını anlamak da çok acıtır. Bunu yaşadım. Karşısında oturdum, kızın ağzını aramayı bile teklif ettim. Gözümün önünde her gün sarıldılar, el ele tutuştular. Ki benim elimi bile tutmamış, tutamamış bir adamken. O aradaki bir senede ne oldu bilmiyorum. Ama eğer beni sevdiyse, sırf daha küçük olduğumuzdan çekindiyse elimi tutmaya; o zaman ben onun canını çok yaktım. O bir yılda çok kırdım kalbini. Çünkü gözünün önünde oldu her şey. Başkası için acı çektim, sürpriz doğum günü düzenledim, el emeği bir hediye verdim ona, ağladım. "Ondan olmaz." dediği o ilk an anlamalıydım, dinlemeliydim sözünü. Asla benim kötülüğüme neden olacak bir şey yapmamıştı. Tanımıştı onu belki de benden daha iyi. Dinlemedim. Aksine, sırf ayrıldığımız için yapıyor bunu dedim, onu sevmedim diye. Ama işte kabullenilmesi gereken bazı şeyleri kabullenseydim, belki o zaman... Neyse.
9 Kasım 2015 Pazartesi
09.11.2015 - vol.2
Hello, can you hear me?
I'm in California dreaming about who we used to be
When we were younger and free
I've forgotten how it felt before the world fell at our feet
Hello - Adele
Öyle bir yerdeyim ki şimdi, tek bir fotoğrafına bakarak bir roman yazabilirim. Kendime güvenimden değil, kendime güvenmeyi çok uzun zaman önce bıraktım. Ancak sana hala o kadar çok güveniyorum ki, bu beni deli ediyor. Bile bile sana nasıl güvenebildiğimi düşündükçe şaşkına dönüyorum. Oysa sen gitmiştin. Evet, git demiştim. Yine de bir an bile düşünmedin giderken. Üstelik bana kıyamadığını sanıyordum. Bana hiç kıyamayan adam beni tamamen varlığından bihaber bırakıp gitmişti.
Bizim aramızda eksik bir şeyler vardı. Biz asla beraber olamayacaktık. Bu büyük bir boşluğa yol açıyordu kalplerimiz arasında. Yine de ben bir başkasıyla da olmayacaktım. Bir başkasının adını söylesem sinir oluyordun, anlaşılıyor ki o da bir oyunmuş. Yalanmış ya da. Ne istersen söyle. Sen bir başkasıyla oldun ve inan bir başkasına olan sevgin bana olanı bir nefrete dönüştürmese kabullenecektim. Bunun süreyle, hayatında olma süresiyle ilgisi yok. Bunun emekle ilgisi var. Bizim aramızda hiç kopmayacak bir bağ olduğuna öyle inandırıldım ki, kendimi kandırdığımı öğrenmek beton etkisi yaratmıştı.
Senden asla intikam almayacağım. Bunun için fazla merhametli ya da sabırsız olduğumdan değil de, içten içe üzülmeni istemediğimden. Mutlu ol istiyorum. Bu aptallık gibi görünebilir, hatta gerçekten öyle bile olabilir. Ancak ben gerçekten mutluluğunu istiyorum. Ne kadar aptal olduğumun bir önemi yok.
Anlamadığım tüm o şeylerden biri de nasıl böyle değişebildiğin. Defterime o Kız Kulesini çizen, telefonu kapatmadan önce hiç beklemediğim ve söylemediğim halde "Seni seviyorum." diyen, koluna girmediğimde ısrar eden o adamın nereye gittiği. Ben o adamı unutmak istemiyorum. O adam benim en güzel anım. O adam benim en büyük şansım.
09.11.2015
O zaman hemen git radyoyu aç, bir şarkı tut
Ya da bir kitap oku mutlaka, iyi geliyor
Ya da balkona çık, bağır bağırabildiğin kadar
Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor
Gidemem - Sezen Aksu
Bir zamanlar bir şekilde kalbimden geçmeyi başarmış adamların yara izleri var bende. Dokunmadığım, dokundurmadığım, iyileşmeyecek izler. Asla iyileşmesine izin vermeyeceğim, kalıcı izler. Karşıma kim çıkarsa çıksın iyileştiremeyecek izlerimi. Onlar benim çünkü. Onlar ben'im. Beni olduğum kişiye dönüştürdü her biri. Benliğimi borçluyum onlara ben.
İzleri açan adamları ise izlerinden tanıyorum ancak. Onlarla ne yaşadığım, bana ne dedikleri veya benim onlar için ne hissettiğim önemli olmayan detaylar. İlgilendiğim tek şey açtıkları yaralar. Asla benden gitmeyecek tek şey o yaralar.
Tüm o yaraları açıp da hala çok mutlu, hatta benim hayatlarında olduğum zamanki hallerinden çok çok daha mutlu olmaları beni asıl kıran şimdi. En azından bu aralar buna kafayı takmış durumdayım. Yara açınca daha mı mutlu olur insan? Ceza değil de ödül mü alır? Bunun böyle olduğunu düşünmek dahi istemiyorum. Yara açmaktan asla zevk alamam. Kimseye yapamam bunu. Açamam kimsede rastgele yaralar. Ne kadar acıdığını biliyorum. Kimse bu acıyı çekmemeli.
Çok büyük bir günah işlediğimi de düşünüyorum öte yandan. Bir şey yapmış olmalıyım. Tüm bu yaraların bir sebebi olmalı, her birinin.
Üstelik artık aşık olabileceğim ihtimali de yok benim için. O kadar çok yanlış tercih yaptım ki, matematiksel bir hesaplamayla doğru tercihin benim için neredeyse imkansız olduğunu söyleyebilirim. Sanırım hiç barışmayacağız, aşkla ben yani. Yeniden canımı yakacaksa barışmayalım da zaten.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)